Paranormal Activity
Posted by Anıl | Posted in sinema | Posted on 16:00
Askerde belli bir saat gelince koğuşun ışıkları söndürülür. Kelamsız edilen bir "Uyuyun" komutudur bu aslında. Bünyede küçüklükten kalan bir sorun benimkisi... Erken uyumak da neymiş, tavuk gibi... Neyse ki o mavi küçük fenerin bana faydası çok oldu. Kantinden satın aldığım Sinema dergisinin sayfalarını karıştırırken rast gelmiştim Paranormal Activity'e. Bir korku filmiydi. Türünün üzerine ne koyabilirdi ki? Hangi gerilim veya korku filmi bunu yapabilmiş, bayrağı bir uç noktaya taşıyabilmişti? Bu da yapamayacaktı şüphesiz... Gözüm kelimeleri sırasıyla takip etmeye başlayınca karşımdakinin bir pazarlama mucizesi olduğunu anladım.
Eğer "Korku filmleri arasından öyle bir tane seç ki diğerlerinin yapamadığını yapmış olsun" gibi bir soru getirseler, cevabım düşünme payı dahi bırakmadan The Blair Witch Project olurdu. Nedeni de basit... O güne kadar - ki buna rahatlıkla günümüzü de dahil edebilirim - irkilmeme sebebiyet veren tek filmdi. Bu etkiyi yaratmada filmin kullandığı teknik kadar pazarlama stratejisinin de payı büyüktü. İşin teknik boyutuna bakarsak, bütün film basit bir el kamerası ile çekilmişti ve bunu o güne kadar kullanan yoktu. Dolayısıyla verilmek istenen duygu ve unsurlar izleyiciye tamamen gerçekçi olarak aktarılabiliyordu. Filmin pazarlanış öyküsü ise neredeyse başlı başına bir tez konusu... Filmi anımsayanlar bilir... Bir grup genç Blair Cadısı üzerine çekecekleri belgesel için ormanın yolunu tutarlar. Sonrasında bütün olayı onların gözünden görürüz. İşte tam da bu nokta üzerinde durmak gerek. Film vizyona girdiğinde söylenenler olayın tamamen gerçek olduğu yönündeydi. Yani... Film boyunca gördüğünüz şahıslar gerçekten ormana gittiler, çekimlerini yaptılar ve onlardan geriye sadece bu görüntüler kaldı. Yapımcıların iddiası buydu ve bunu görüntülere en ufak bir müdahalede dahi bulunmadıklarını ifade ettiler. Evet, tamamen saçmalık! Her ne kadar bir süre sonra tüm bu yalan kurgu su yüzüne çıksa da film başarıyı yakalamıştı bir kere. Gişede elde ettiği rakamı boşverelim de, filmin finali korku türünde görülebilecekler arasında en iyi olarak kalmaya devam ediyor.
Geride bırakılan seneler içerisinde Blair Cadısı'nı taklit eden yığınla yapım oldu. Bunlardan biri de Paranormal Activity... Üstelik söz konusu film işin pazarlama kısmında da Blair Cadısı'nı örnek almış olmalı. Paranormal Aktivite 2007 yılında toplam 15000$'lık bir bütçe ile çekildi. Kimse sinema dünyası için son derece komik olan bu rakamla dünyayı yerinden oynatacağına inanmıyordu herhalde. Büyük konuşmayalım... Tanıtım için en büyük şansları Steven Spielberg'dü. Öyküyü bir destana çevirmeden toparlayayım... Günün birinde Spielberg yapımcılardan filmi istiyor, evinde odasına kapanıyor ve başlıyor seyretmeye. Filme adını veren olaylar vuku bulmaya başlıyor. Filmin yarısında ev karanlığa boğuluyor ve ünlü yönetmenin içinde bulunduğu odanın kapısı kendiliğinden kilitleniyor. Ertesi gün Spielberg'ün ilk işi filmi yapımcılara geri iade etmek oluyor. Sonunu dahi getirmeden hem de... İnanırsınız ya da inanmazsınız ama hikâye böyle. Bu mit ile dünya çapında yaratılan merak dalgası sayesinde film gişede yapımcılarının yüzünü güldürmeyi başardı. Öyle ya filmin DVD'sini almaya gittiğinde kasiyer size "Yine mi bu film?" diyebiliyor.
İki sevgilinin geceleri evin içinden gelen sesleri duyması sonucu bir kamera satın almasıyla başlıyor her şey. Bu sayede onlar uykudayken kamera evin içinde olup biten her şeyi kayda alabilecektir. 83 dakika boyunca izleyicinin karşı karşıya olduğu konu bu. Evet, bir korku filminden beklenebilecek kadar basit. Benim fikrim mi? Türün diğer filmlerinden alışık olduğunuz gibi "Aha, burada şu olacak" diyemiyorsunuz. Beklemediğiniz yerlere sıkıştırılmış ayrıntılar mevcut. Fakat piyasadaki abartıların koluna giremeyeceğim. Gerim gerim geren pek bir şey yok. Film bittikten sonra bilinçaltınız sizi daha çok gerecek, bunu garanti edebilirim.
Eğer "Korku filmleri arasından öyle bir tane seç ki diğerlerinin yapamadığını yapmış olsun" gibi bir soru getirseler, cevabım düşünme payı dahi bırakmadan The Blair Witch Project olurdu. Nedeni de basit... O güne kadar - ki buna rahatlıkla günümüzü de dahil edebilirim - irkilmeme sebebiyet veren tek filmdi. Bu etkiyi yaratmada filmin kullandığı teknik kadar pazarlama stratejisinin de payı büyüktü. İşin teknik boyutuna bakarsak, bütün film basit bir el kamerası ile çekilmişti ve bunu o güne kadar kullanan yoktu. Dolayısıyla verilmek istenen duygu ve unsurlar izleyiciye tamamen gerçekçi olarak aktarılabiliyordu. Filmin pazarlanış öyküsü ise neredeyse başlı başına bir tez konusu... Filmi anımsayanlar bilir... Bir grup genç Blair Cadısı üzerine çekecekleri belgesel için ormanın yolunu tutarlar. Sonrasında bütün olayı onların gözünden görürüz. İşte tam da bu nokta üzerinde durmak gerek. Film vizyona girdiğinde söylenenler olayın tamamen gerçek olduğu yönündeydi. Yani... Film boyunca gördüğünüz şahıslar gerçekten ormana gittiler, çekimlerini yaptılar ve onlardan geriye sadece bu görüntüler kaldı. Yapımcıların iddiası buydu ve bunu görüntülere en ufak bir müdahalede dahi bulunmadıklarını ifade ettiler. Evet, tamamen saçmalık! Her ne kadar bir süre sonra tüm bu yalan kurgu su yüzüne çıksa da film başarıyı yakalamıştı bir kere. Gişede elde ettiği rakamı boşverelim de, filmin finali korku türünde görülebilecekler arasında en iyi olarak kalmaya devam ediyor.
Geride bırakılan seneler içerisinde Blair Cadısı'nı taklit eden yığınla yapım oldu. Bunlardan biri de Paranormal Activity... Üstelik söz konusu film işin pazarlama kısmında da Blair Cadısı'nı örnek almış olmalı. Paranormal Aktivite 2007 yılında toplam 15000$'lık bir bütçe ile çekildi. Kimse sinema dünyası için son derece komik olan bu rakamla dünyayı yerinden oynatacağına inanmıyordu herhalde. Büyük konuşmayalım... Tanıtım için en büyük şansları Steven Spielberg'dü. Öyküyü bir destana çevirmeden toparlayayım... Günün birinde Spielberg yapımcılardan filmi istiyor, evinde odasına kapanıyor ve başlıyor seyretmeye. Filme adını veren olaylar vuku bulmaya başlıyor. Filmin yarısında ev karanlığa boğuluyor ve ünlü yönetmenin içinde bulunduğu odanın kapısı kendiliğinden kilitleniyor. Ertesi gün Spielberg'ün ilk işi filmi yapımcılara geri iade etmek oluyor. Sonunu dahi getirmeden hem de... İnanırsınız ya da inanmazsınız ama hikâye böyle. Bu mit ile dünya çapında yaratılan merak dalgası sayesinde film gişede yapımcılarının yüzünü güldürmeyi başardı. Öyle ya filmin DVD'sini almaya gittiğinde kasiyer size "Yine mi bu film?" diyebiliyor.
İki sevgilinin geceleri evin içinden gelen sesleri duyması sonucu bir kamera satın almasıyla başlıyor her şey. Bu sayede onlar uykudayken kamera evin içinde olup biten her şeyi kayda alabilecektir. 83 dakika boyunca izleyicinin karşı karşıya olduğu konu bu. Evet, bir korku filminden beklenebilecek kadar basit. Benim fikrim mi? Türün diğer filmlerinden alışık olduğunuz gibi "Aha, burada şu olacak" diyemiyorsunuz. Beklemediğiniz yerlere sıkıştırılmış ayrıntılar mevcut. Fakat piyasadaki abartıların koluna giremeyeceğim. Gerim gerim geren pek bir şey yok. Film bittikten sonra bilinçaltınız sizi daha çok gerecek, bunu garanti edebilirim.
söylediğin her cümleye kesinlikle katılıyorum. bu anlamda blair cadısı bir pazarlama harikası olarak en iyisidir ve üzerine de bu tarzda herhangi bir film gelmemiştir...
paranormal activity de bu anlamda benim için tamamen fos çıkmış bir filmdir.
Korku filmlerinden aşırı derecede etkilenen bir insan olarak bu filmi büyük ihtimalle asla seyredemeyeceğim. Merak da etmiyor değilim hani, üzerine o kadar çok konuşuldu ki...
2008 Avustralya yapımı Lake Mungo adlı filmle ilgili bir yoruma denk geldim; avustralyada yaşanmış bir hikayeden ve gerçek kamera görüntülerinin de aralara serpiştirildiği sahnelerden oluşan film için paranormal activity'nin bir ileri safhası diyebiliriz. hayaletler var mı? filme göre var ve kanıtları da var. tüyleriniz diken diken olacak. çarpıcı bir film.
bugünlerde seyretmek niyetindeyim. bakalım ne çıkacak :)))