23 Nisan'da Bu Blog Yağız'ın!

Posted by Anıl | Posted in | Posted on 00:00

0

YAĞIZ (6), UNICEF yararına Roche tarafından düzenlenen ‘Geleceğin Yıldızı Sensin! Ne Olmak İstersin?' resim yarışmasına katıldığı resmini paylaşıyor.

"Büyüyünce ne olmak istersin?" Şüphe yok, hayatımın en korkunç sorusuydu. Sanırım bana tek katkısı 'stres' sözcüğünün anlamını idrak etmemi sağlamış olmasıdır. Bilhassa akşam gezmelerinde üzerime yönelen her bakışın sonunda mutlaka bu soru gelirdi? Ne olabilirdim yahu! Çocukluk kahramanlarım vardı mesela, Power Rangers... Çok çalışırsam, yüreğimde umudu ve sevgiyi beslersem büyüdüğümde aralarına kabul ederler miydi beni? İş verirler miydi? Bukalemun Ranger olurdum hem, sürekli renk değiştirirdim. Çok afili olurdum, çok!

Bu blog bugün Yağız'ın... Resim de ona ait. Sanatçı olmak istiyor Yağız. Ne de güzel resmetmiş hayâlini... Bir hayâlim olsaydı peşinden koşabilirdim ben de, ya da Power Rangers gerçek olsaydı...

Bir gün perde kalkacak ve Yağız sahnede öyle bir performans ortaya koyacak ki izleyiciler onu ayakta alkışlayacak. Ben de orada olacağım, sana söz Yağız!

Başta Yağız olmak üzere tüm çocukların 23 Nisan'ı kutlu olsun!

Mutlu olun çocuklar...

90'lı Yıllar #16

Posted by Anıl | Posted in | Posted on 23:30

0

Platonik bir aşkın esiriyseniz, bu topraklardan çıkıp da hem kulağınıza hem de ruhunuza hitap edebilecek iki şarkı bilirim. Bunlardan ilki Hüseyin Turan'dan dinlediğimiz Söyleyemedim, bir diğeri ise az sonra dinleyeceğiniz Ajlan&Mine ikilisinden Mine'nin seslendirdiği Günahımsın'dır. Hayır, kendimden biliyorum. İnsan yaşanmışlıklarına şarkıları eklemezse, ruhunu nasıl huzura erdirebilir?
2008 miydi? Sanırım öyle. İkinci perdesi de var hatta... O da bir sene sonra oynandı. Mine Çağlıyan'ın her "Neden, neden bu imkansız aşka düştüm bilmiyorum" haykırışı "Sen asla benim olmayacak kadar uzaktasın, sen en büyük günahımsın" ile tamamlanırdı... Bense sorgulardım; "Bir insanın başka bir insanla beraber olması neden günah olsun ki?" Aslolan bu uğurda elinden gelebilecek çok fazla şey varken, hiçbir şeyle yetinmenin günah olmasıydı. Son kararımdı bu...
Günahımsın, kanımca, 1990'lı yıllarda çıkıp da kopan her takvim yaprağı ile birlikte biraz daha kaybolan birkaç başarılı şarkıdan biriydi. Bunca sene boyunca çok az kişinin bilinmesi, şarkının o az sayıdaki kişi tarafından sahiplenilmesine yol açmadıysa, ben de ne olayım. Yukarıda belirttiğim zaman aralığında öylesine sahiplendiğimi hatırlıyorum ki başka birinin şarkıyı hatırlamaması, keşfetmemesi; dolayısıyla popüler hâle getirmemesi için çok şey verebilirdim. Sular durulup, yolunu bulduğundan beri, bu şarkıyı unutturmamayı kendime görev ediniyorum sanırım. Ben yeteri kadar eskittim nihayetinde...
Şarkının öyle bir büyüsü var ki, bunu ancak kötü bir klip bozabilirdi. Doğru düzgün klip bulmayı bırakın, doğru düzgün şarkının dahi çıkmadığı, iyilerin değil kötülerin konuşulduğu 90'lı yıllarda böylesine başarılı bir şarkının kötü klibini sanırım görmezden gelebiliriz. Yine de öyle bir klip ki, "Mine, Arabistan'a tatile giderken, sanırım klibi yolda aradan çıkarmış" diye düşünmeden edemiyorum. Yahu, klipte şarkıyı anlatan bir tane bile tema yok! "Yasak bu sevda bana" diye seslenirken Arap çöllerinde kum kayağı yapmayı, "Sen asla benim olmayacak kadar uzaktasın" diye sızlanırken çölün göbeğine kurulmuş bir çadırda başbaşa kebap yemeyi bana nasıl anlatabilirsiniz ki! 2009'a kadar bekleyip, o dönemki beni kayda alsaydınız inanın yılının klibini çekerdiniz.
Neyse efendim, klipteki tek güzel şey Barış Manço. Şarkının hakkını yedirmem ama!