Wait in Vain

Posted by Anıl | Posted in | Posted on 22:37

0

Daha dün annemizin kollarında uyurken (koşanların sayısı azımsanacak gibi değildi), çiçekli bir bahçemiz olmasa da kışları Amazon yağmurlarından hallice, yazları günde üç t-shirt değiştirten şehrimizin dört tarafı betonla çevrili mahallesinin yollarında az koşmuş değiliz. Sahibi olduğumuz topu kimin tepeceğine karar veren, babanın verdiği harçlıkla (ki hiçbir zaman vermediği olmamıştır) aldığımız cipslerden canımız isterse arkadaşımıza yediren, annemizin balkondan sepetle salladığı suyu kana kana içerken yanıbaşımızdaki arkadaşımızın "bir damla" umudunu çokça hiçe sayan, umrunda olmadığımız kızları en çok kendimize yakıştıran da bizdik. Tabii o vakitler tüm bunlar basit şeylerdi, fakat bakınca anlıyoruz ki bugün neysek o gün o olduğumuz için. Bugün neysem, o gün o olduğum için...

Bir gün benimle tanışma şerefine nail olursanız önceden bilmenizi isterim ki dünyanın en bencil insanlarından birinin elini sıkacaksınız. Sırtında taşıdığı veya taşıdığını sandığı dünyalar dolusu bir çantam var benim. Vazgeçilmez olduğumu sandığım her yerde, her işte, her günde biriktirdiğim anılarım, nefretlerim, sevgilerim, küslüklerim onun içinde. Doyduğu yer yetmeyen, ille de olmak istediği yer olsun diye direten; bu gücü de sevildiğini düşündüğü kişilere yeterince külfet olduğunu bildiği hâlde onları hâlâ arkasında birer destek olarak görmesinde bulan biri için ne yazık ki bu durum böyle. Bir gün, ama ne zaman olduğunu bilmediğim bir gün, belki de bundan 150 sene sonraki bir gün, ama dedim ya, bir gün yağmurun altında o çantayı boşaltacağım; çünkü arınmış, özgür, hisli, herkese yetebilen hissedebildiğim tek yerin orası olduğunu o an idrak edebileceğim. O vakte kadar bu adamın elini sıkmadan önce iki defa düşünün.

Hayat acımasız, soğuk ve zalim
haksız ve hain ba(ğ)zı insanlara...