Pazartesi Notları #118

Posted by Anıl | Posted in | Posted on 01:30

  • 348 günlük bir aranın ardından kim, neden, nasıl dürttüyse yeniden pazartesinden pazartesiye mırıldanmaya karar verdim. Kim bilir, belki de hiçbir zaman bırakmamıştım.
  • George R.R. Martin imzalı Buz ve Ateşin Şarkısı serisini okuyorum bir süredir. Daha popüler adıyla Taht Oyunları olarak bilinen eser hani... Pek çok dizi/film-kitap uyarlaması gördüm ama esere bu denli sadık kalındığına ilk kez tanıklık ediyorum. Bununla birlikte okurken yazarın hayal gücüne ve yarattığı evrene hayran olmamak elde değil. Müthiş bir hikâye olmasının yanında anlatım dilinin biraz daha yetkin olmasını dilerdim.
  • Bu arada kitapları Türkçe'ye Sibel Alaş çeviriyor. Hani 90'lı yıllar Türk pop müziğinin emekçilerinden Sibel Alaş...
  • 90'lı yıllar Türk pop müziğinden bahsetmişken... Çokça zamandır alayla bahsedilen o dönem pop müziğini özlemediğimi söylesem yalan söylemiş olurum. Ayrı bir havası, ayrı bir tadı vardı. Yok muydu? Bugün bir Hakan Peker yok. Kenan Doğulu'dan yığınla var belki ama bir Bora Öztoprak hiç yok.
  • Göksel Baktagir... İtinayla dinleyiniz.
  • Siz siz olun son dönem popüler bir Türk filminin gazına gelip sevdiceğinize "Evimsin" gibi bir hitapta bulunmayın. Hiç hoş duruyor mu Allaseniz?
  • The Hobbit: An Unexpected Journey'nin vizyona girmesine artık bir aydan çok daha az bir süre kaldı. Yüzüklerin Efendisi'ni üçleme haline getirme riskine kılı kırk yararak giren New Line Cinema filmlerin gişedeki başarısından güç almış olacak ki hepi topu 350 sayfalık bir kitaptan üçleme çıkarmayı başardı. Her ne kadar Peter Jackson'ın işin altından başarıyla kalkacağına inanıyor olsam da sırf parasal kaygılardan dolayı böyle bir şeye soyunması pek hoşuma gitmedi açıkçası. Ha bir de, n'olur bu filme giderken Yüzüklerin Efendisi gibi bir başyapıt göreceğiniz umuduyla gitmeyin. Tamam, konusu itibariyle Yüzüklerin Efendisi'ne hazırlık gibi görülebilir ama her şeyden önce Tolkien'in çocukları için yazdığı bir masal bu.
  • Geçmişle yaşamaya bayılan bir toplumuz. Fi tarihindeki o güzel şairlerimizden neden artık yok mesela.
  • Her haftayı bir şairle, ilk haftayı da Turgut Uyar'la bitirelim öyleyse:
    "...
    Aşkım da değişebilir gerçeklerim de
    pırıl pırıl dalgalı bir denize karşı
    yan gelmişim diz boyu sulara
    hepinize iyi niyetle gülümsüyorum
    hiçbirinizle döğüşemem
    Siz ne derseniz deyiniz
    benim bir gizli bildiğim var
    Sizin alınız al inandım
    morunuz mor inandım
    ben tam kendime göre
    ben tam dunyaya göre
    ama sizin adınız ne?
    Benim dengemi bozmayınız."

Comments (3)

348 değil 714 gün olacaktı hacım :) tekrardan yazmana sevindim.



348 değil 714 olacaktı hacım :) tekrardan yazmana sevindim bu arada.

Şimdi tekrar kontrol ettim de hakikaten öyle :) Nasıl bir kafa yaşıyorsam artık.

Eksik olma abi, teşekkür ederim :)