Farewell My Captain

Posted by Anıl | Posted in | Posted on 18:21

Mutlu olduğunu sanıyoruz herkesin. Her gün sokakta yanımızdan geçen onyüzmilyonbin kişinin bir "hayat" sahibi olduğunu sanıyoruz, fakat esasen öyle mi? Göründüğümüz gibi de olamıyoruz, olduğumuz gibi de görünemiyoruz. İçimizdeki sıkıntıyı yüzümüze konduracağımız anlık ve sahte bir tebessümle savuşturuyoruz ama gerçeği yalnız biz biliyoruz.

Her kaybın ardından bir şeyler yazma zorunluluğu hissetme kaygısı değil benimkisi. Robin Williams'ın bu dünyadan göçmesi demek aslında çok şey demek benim için. Bugün bir hayal gücüm varsa mesela Alan Parrish olmadan hep bir yanı eksik kalırdı. Dayatılana karşı çıkmamız, tekdüzelikten sıyrılabiliyor oluşumuz biraz da Ölü Ozanlar Derneği'nin birer üyesi olmamızdan geliyor. Her filmiyle farklı bir yönümüze seviye atlatmış biri Robin Williams.

Yağmurlu bir Antalya gününde, çocuk hâlimize bakmadan Kaleiçi'nin dar sokaklarında kaybolma pahasına, bugün alışveriş merkezlerinin cıvıltılı dünyasına yenik düşüp kedilere evsahipliği yapan Oscar Sineması'nın dip dibe koltuklarına gömülüp ağzımın suyu aka aka izlediğim Jumanji'ye bugün koleksiyonumun en değerli rafında yer verişim haybeye değil.

Ölümü konduramadığınız kimseler vardır. Siz görmeseniz de hep orada olacağını düşündüğünüz kimseler.. Dün onlardan biri daha gitti; What Dreams May Come'da olduğu gibi kim bilir kimin peşinden..

Yüzüme kondurduğun her gülümseme için sonsuz teşekkürler My Captain.

Comments (0)