Pazartesi Notları #121

Posted by Anıl | Posted in | Posted on 12:00

  • Üniversite yıllarındaki ders notlarım, yazdığım makaleler; Mario Levi'nin Yaratıcı Yazarlık dersi için istediği denemeler ve öyküler hâlâ bilgisayarımda mevcut. Geçtiğimiz günlerde can sıkıntısından bilgisayarı kurcalarken şöyle bir göz atma fırsatım oldu. Ders notlarım değil ama Mario Levi'nin dersleri için hazırladığım çalışmaların pek çoğunu aşırı bir özensizlikle yazmış olduğumu fark ettim. Şimdi olsa utanırdım o yazıları teslim etmeye.
  • Banyo sabununu duş jeline tercih ettiğim doğrudur.
  • Bir gün öleceğimi düşündükçe tekrar yapamayacağım için üzüntü duyduğum şeylerin başında Yüzüklerin Efendisi'ni tekrar okuyamayacak olmam geliyor. Gerisini aklıma geldikçe söylerim...
  • "Öteki dünya" diye bir şey varsa kesinlikle Orta Dünya gibi olmalı. Shire cenneti, Mordor cehennemi olabilir pekâlâ.
  • Ha, bu arada... Metis Yayınevi iyi ki var!
  • Fazıl Say'ın kalıp da Cüneyt Özdemir'in gitmiş olması ne kadar da ironik.
  • Halkın bankası olduğunu iddia eden bir bankanın ayrıcalık dağıtacağına dair yaptığı reklam filmi de en az bir önceki madde kadar ironik.
  • Muhteşem Yüzyıl, 2013 yılında yasaklanacakmış. Oldu olacak Samanyolu TV'deki ibretlik(!) hikâyeler de aynı kaderi paylaşsın. Nihayetinde o dizilere konu olan olağanüstü olaylara maruz kalanıyla karşılaşmadık henüz. Aynı mantıkla hareket edecek olursak bunun da adı insanları yanlışa yönlendirmek. Ben yapımcıların yerinde olsam dizi yayından kaldırılana kadar Süleyman'ı her türlü şaklabanlığa alet ederim. Hem doğru dediğimiz şey ne ki?
  • 1944 yılından bu yana İstiklâl Caddesi'nde hizmet veren İnci Pastanesi artık yok. Zabıta zoruyla boşaltılan pastaneden geriye sadece anılar kaldı. Baktığınızda geride bırakılan birkaç yılda Beyoğlu'nu Beyoğlu yapan değerlerden İstiklâl Kitabevi, Alkazar Sineması, Emek Sineması kapatılmış; bunların yerine caddenin tarihi dokusunun içine eden D&R'lar, Demirören Alışveriş Merkezi, sponsorlu sinema salonları açılmış... Bugün de İnci Pastanesi'ni zabıtalar eşliğinde boşaltıyorlar; muhtemelen yerine kısa bir süre içinde Starbucks kondururlar. Yıllardır sosyalistleri, komünistleri terörist olarak yaftaladılar. Peki şimdi biraz daha zenginleşmek uğruna tarihe, insanların hatıralarına tecavüz etme hakkını kendinde bulan kapitalist zihniyetin yaptığı terörizm değil de nedir?
  • Çocukluğumuzla özdeşleşen çizgi dizilerimiz vardı bizim. Ninja Kaplumbağalar, Küçük Golcü, Taş Devri, Looney Tunes, Tom ve Jerry, Scooby Doo, Laff A Lympics ilk aklıma gelenler... Özellikle cumartesi ve pazar sabahlarını iple çekmemizin yegâne sebebiydi bunlar. Güzel günlerdi... Günümüz çocuklarının yaratıcılıklarına katkıda bulunabilecek tek yapımsa maalesef Pepee! Artık o da ne kadar katkı sağlayabilirse. Bugünün çocuklarından yıllar sonra "Bizim zamanımızda bir Pepee vardı" cümlesini duyacağız. Vah ki ne vah!
  • The Truman Show psikolojisi diye bir şey gerçekten var. Uzun süredir ciddi ciddi bunu hissediyordum ama başıma son gelen olay "Yok artık" dedirtti. Yani bazı anlarda izlendiğim duygusuna kapıldığım ya da girdiğim bir mağazada az evvel mırıldandığım şarkının çalması sıklıkla karşılaştığım şeyler olduğu için artık alıştım bu durumlara. Fakat geçtiğimiz günlerde sokakta kolumdan tutup "Anıl sen misin?" diye soranıyla da ilk kez karşılaşıyorum. Bu olayı garip bulmamın sebebiyse kolumdan tutan adamın bir an sonra "Pardon, başka biriyle karıştırdım, kusura bakmayın" demiş olması. Hayır yani sokakta tutup çevirdiğiniz kaç kişinin adı Anıl olabilir ki? Ayşe, Fatma, Mehmet, Ahmet kadar yaygın bir isim değil nihayetinde! Bu hayat sadece bana oynanan bir oyunsa çıkın artık, hiç komik değil!
  • "Sızım sızım
    aşksızım

    Geçen gün Figen telefonda bana:
    'Aşk var mı?' dedi
    'yok,' dedim
    'aşk sana çok yakışıyor,' dedi.

    Sesi yalansız, saydam
    bu nedenle daha çok işleyen sızı

    'Keşke olsa,' dedim
    olacak yerlerim azaldıkça
    sızım sızım

    Telefonu kapattıktan sonra
    bütün aşklarımla yalnız kaldım"


    Murathan MUNGAN

Comments (0)