Bugün Bayram
Posted by Anıl | Posted in öylesine | Posted on 21:09
Eee? Kime bayram peki? Öyle ya, onun da cevabını versin birisi.
Ömrümün geri kalan bölümünde istisnasız yanında olduğum her an huzurlu ve mutlu hissettiğim o tek insan olmadan geçirdiğim ilk bayram bu. Bununla birlikte belirtmem gerekiyor ki; hiçbir zaman doğumumla bana hediye edilen akrabalara güzel görünmek gayesiyle ciciler giyinerek, samimiyet yoksunu el öpüşlerle geçirmedim ben bayramlarımı. Bayram dediğin ne ki zaten? Kapı kapı dolaşıp, cebine sıkıştırdığı şekerle mutlu olan veletlerin yüzünde görürsün bayramı; normalde bir telefon açmaya dahi tenezzül etmeyeceğin o adamın ve yanındaki kadının ellerinden, peşlerindeki ufaklığın da gözlerinden öperken değil.
Mart ayına değin bir mezar başında ağlamamış, dua etmemiş, ölümün ağırlığının neye benzediğine dair zerre fikri olmayan biriyken, dün kendimi "çiçek dikme + mezar sulama + dua etme = 10 dakika" adlı aktivite için 190 kilometre harcarken buldum. Yaşasaydı bu bayram elini öpüp, samimiyet göstereceğim; muhtemelen de sıkı sıkı sarılacağım tek insana karşı ruhumu rahatlatabilmek için...
Eh! Öyleyken böyle olur, söz söylenir göz dolar, martlar ağustos olur...
"Eh abiciğim, yaşı da varmış epey!"
Daha 85 yaşındaydı... Bir insanın en az 1000 yıl yaşaması gerektiği için de haliyle çok erkendi.
Hepsi gibi...
Dümbelekliğin lüzumu yok!
Samimiyetsizliğiniz mübarek olsun...
Ömrümün geri kalan bölümünde istisnasız yanında olduğum her an huzurlu ve mutlu hissettiğim o tek insan olmadan geçirdiğim ilk bayram bu. Bununla birlikte belirtmem gerekiyor ki; hiçbir zaman doğumumla bana hediye edilen akrabalara güzel görünmek gayesiyle ciciler giyinerek, samimiyet yoksunu el öpüşlerle geçirmedim ben bayramlarımı. Bayram dediğin ne ki zaten? Kapı kapı dolaşıp, cebine sıkıştırdığı şekerle mutlu olan veletlerin yüzünde görürsün bayramı; normalde bir telefon açmaya dahi tenezzül etmeyeceğin o adamın ve yanındaki kadının ellerinden, peşlerindeki ufaklığın da gözlerinden öperken değil.
Mart ayına değin bir mezar başında ağlamamış, dua etmemiş, ölümün ağırlığının neye benzediğine dair zerre fikri olmayan biriyken, dün kendimi "çiçek dikme + mezar sulama + dua etme = 10 dakika" adlı aktivite için 190 kilometre harcarken buldum. Yaşasaydı bu bayram elini öpüp, samimiyet göstereceğim; muhtemelen de sıkı sıkı sarılacağım tek insana karşı ruhumu rahatlatabilmek için...
Eh! Öyleyken böyle olur, söz söylenir göz dolar, martlar ağustos olur...
"Eh abiciğim, yaşı da varmış epey!"
Daha 85 yaşındaydı... Bir insanın en az 1000 yıl yaşaması gerektiği için de haliyle çok erkendi.
Hepsi gibi...
Dümbelekliğin lüzumu yok!
Samimiyetsizliğiniz mübarek olsun...
Comments (0)
Yorum Gönder